Sunday, December 24, 2006

Hayatımı Değiştiren On Albüm


bant Dergisi no.10 (Haziran 2005)

1. Iron Maiden / The Number of the Beast: Herkes bir yerden başlar. Benim için, lisedeki sıra arkadaşım Melih Gürses'in kulağıma ‘Hallowed be thy name’in melodisini mırıldamasıyla başlamıştı. Iron Maiden’ı dört yıl boyunca dinlemiş olmak çok fazla, biliyorum. Metalci olarak kendimi vaftiz etmiştim bu albümle. Bir sürü gizemli şeyden bahsediyordu Iron Maiden, ya da bana öyle geliyordu. Kız kardeşim de etkilenip bir ara metalci olmuştu. Grubuma o kadar odaklıydım ki, koca bir gazete sayfasının herhangi bir yerinde Iron Maiden yazıyorsa bunu bulmam çok kısa sürerdi bir zamanlar.

2. Rush / Signals: Rush benim dünyada en çok sevdiğim müzik gurubu. Hala… Yapacak bir şey yok. Metal dinlemeye Rush ile son vermiştim, rock dinlemeye Rush ile başlamıştım. Bilen bilir; Rush’ı ya çok seversin ya da nefret edersin. İlk dinlediğim günü bile hatırlıyorum; nerede dinlediğimi de.. Sanırım bir rock grubu üç kişi olmalı ve Rush da üçlü kimyasını yıllardır bozmuyor. Nasıl oluyor bilmiyorum. Rush insanı ne fazla neşelendirir, ne de fazla hüzünlendirir. İyi olmak istersem Rush dinlerim. Yıllarca dinlemesem bile zamanı geldiğinde oradadır; dinlenir; insanı iyi eder.

3. Van Der Graaf Generator / Godbluff: Acaip bir grup... Aslında TRT 3 sayesinde tanıştığım ilk parçaları ‘Refugees’ bu albümde değil ama olsun. VDGG yalnızlıktır, dünyada olma halidir, deliliktir, şiirdir, Kadıköy’de hüzünlü olmaktır. Progressive rock denen o sevimsiz türü sevmek ama VDGG’ı bilmemek olmaz, gibi geliyor bana.

4. The Sisters of Mercy / First and Last and Always: Romantizm en karanlık olanı Sisters’da mevcuttur. Grubun müzikal olarak tarihte pek bir önemi vardır diyemem. Bas bariton bir ses, simsiyah albüm kapakları, çok büyük nedenleri olmasa da hayata karanlık bakışlar… Yine de 20’li yaşlarımın kritik bir dönemine eşlik etti Sisters. İç sıkıntısına, karşılıksız duygulara, yalnızlığa, vs.’ye… Kara gezegenin “kara gibi görünen” müziği.

5. Steely Dan / Pretzel Logic: Steely Dan’de insana iyi gelen bir şeyler var. Sound olağanüstü, ruh hali rahat, hava sanki hep güneşli, ama neşeden coşuyor filan da değilsin. Keyif veren bir grup Steely Dan. Yeniden başlayabilmenin soundtrack’i.

6. R.E.M. / Up: R.E. M.’in “Up” albümü grubun en “up” albümü değil kesinlikle. Ama içinde, tüm karamsar havasına rağmen o kadar umut barındırıyor ki, hayatımdaki önemli bir sürecin bitiminde, dolayısıyla yeni bir dönemin başlangıcında aylarca “Up” dinledim ve sonunda “up” oldum. Dedikleri gibi, “korkmadan yürüyebilemeli insan.”

7. Bob Marley / Uprising: Bu albümü dinlediğimde, damardan rock dinlediğim bir dönemdeydim. Yine de çok sevmiştim bu müziği zira çok farklı hisler vermişti bana. Ne olduğunu pek de anlamadığım bu hislere, yıllar sonra çok daha fazla ihtiyacım oldu. Reggae, insana müthiş yaşama gücü veren bir müzik. Rockçı geçmişimi ve rock sevgimi yadsımıyorum ama reggae bence dünyanın en güzel müzik türü.

8. Desmond Dekker / The Very Best and The Rest of: Benim için çok özel bir ses Desmond Dekker. Bob Marley ve Desmond Dekker benim siyah müziğin envai çeşidini sevmeme yol açan iki müzisyen. Siyah müzik de, tabii ki beyaz müzikten çok ileride. Bir şeyi çok istiyorsam, hep Desmond Dekker dinlerim: 'You Can Get It If You Really Want'. Yani sık sık Desmond Dekker dinlerim. Herkese de öneririm.

9. The Smiths / The Smiths: 20’li yaşlarımın yalnızlığına The Smiths kadar ilaç olan bir grup olmadı. Hiç kimsenin yaşamadığı şeyler hissetiğimi sanırken, a, bir de baktım ki Manchesterlı bir takım adamlar da aynı şeyleri hissediyorlar. E, bu durumda galiba milyonlarca kişi de senin gibi hissediyor olmalı, demiştim kendi kendime. Yani bir sürü ruh kardeşin oluyor bir anda. Şırıl şırıl gitarlar ve modern rock şairliği… Yalnızların müziği.

10. The Young Gods / Only Heaven: İsviçre’ye hiç gitmedim ama ilk kez uçağa bindiğimde yolculuk boyunca bu albümü dinlemiştim. Sanırım o zamanlar teknoloji daha ileriydi, çünkü uçakta walkmen dinlenebiliyordu. Önemli bir yolculuktu, ilk kez yüksekteydim, Young Gods dinliyordum, döndüğümde hiçbir şey aynı olmayacaktı. Döndüm, durumlar değişmişti, zira artık bu İsviçreli grubu çok seviyordum. Metalin, psychedelia’nın, rock’ın garip bir karşımıydılar. Fazlasıyla erkeksiydiler, herhalde hala da öyledirler.

11. Girls Against Boys / Cruise Yourself: Bu albüm üzerine daha önce de yazmıştım, benzer şeyleri tekrarlayayım. Çok iyi bir noise rock grubu GVSB. Tavrı, gücü, enerjiyi, heyecanı, tutkuyu, tehlikeyi ve sound'u tek bir iple paketliyor. Yani bir rock grubundan beklenebilecek her şeyi. Girls Against Boys’un “Cruise Yourself” albümüyle birlikte kendime, zor zamanlarda “Nasıl şu anki halimden daha iyi olabilirim?” sorusunu sormaya başladım. Bunu hala soruyorum kendime. Bu soruyu cevaplayabildiğim sürece buradayım.

1 comment:

dubphoto said...

http://jahalone.blogcu.com/

Kuyan-Bulak Halı Dokumacıları Lenin'i Onurlandırıyor

Sık sık ve cömertçe onurlandırılır Yoldaş Lenin. Büstleri vardır ve heykelleri. Kentlere ve çocuklara verilir onun ismi. Konuşmalar yapılır ...