Friday, March 11, 2022

‘Yolda’n Çıkan Müzik: Jack Kerouac 100 Yaşında

Psikanalitik edebiyat eleştirmeni Melvin W. Askew, Jack Kerouac’in Yolda (On the Road) romanı üzerine yazmış olduğu değerlendirme yazısında, kitabın, babayı terk ederek onun boşluğunu dolduracak bir başkasını bulma arayışında olan kahramanı anlattığını ve dolayısıyla Amerikan edebiyatı için ‘yeni’ olmadığını söyler. Üstelik, “insani değerlerden uzak olduğunu” söylediği bir romanın hem gençler hem de yetişkinler için aşırı derecede popüler olması, Askew’a göre, Amerikan toplumundaki değer yargılarının ve amaçların yitirilmiş olduğunu göstermektedir.[1]

Yolda’nın bir arayışın romanı olduğu doğru. Yaşamı arayışın romanı: “Hepimiz keyiflenmiştik, karmaşayı ve anlamsızlığı arkada bıraktığımıza, zamanla ilgili tek ve yüce işlevimizi yerine getirmekte olduğumuza inanıyordu: hareket etmek. Hareket ediyorduk! Gece New Jersey’de biryerlerde, okla GÜNEY’i ve BATI’yı gösteren gizemli beyaz tabelalar parladı. Güneye saptık.”[2]

Beat Kuşağı’nın ‘İncil’i ya da ‘manifestosu’ olarak kabul edilen Yolda’nın yayımlandığından beri aşırı popüler olduğu da doğru. Altı yıl yayıncılarda dolaştıktan sonra 1957’de basıldığından beri bu romanın, bu yakılan ateşin ‘kitleleri’ etkilediğini söylemek de yanlış olmaz. Tabii bu kitlenin içinde The Beatles, Jim Morrison, Bob Dylan, Tom Waits, Patti Smith gibi dev isimler de var ama bu liste çok uzatılabilir. Hele bir de bu romanın yanına koca bir kuşağın, yani Beat Generation’ın yaşam felsefesi ve yazıp çizdikleri eklenecek olursa, doğrusu ve yanlışıyla, yararı ve zararıyla kocaman bir ateşten bahsediliyor demektir.

Bir ömür boyu içilen alkol sonucu siroz nedeniyle mide kanamasından öldüğünde, Jack Kerouac sadece 47 yaşındaydı. Yıl 1969’du ve kaza, aşırı doz, delilik ve intihar sonucu art arda gelen ölümler nedeniyle, popüler müzikte önemli bir dönemin sonu geliyordu. Kerouac, o sırada üçüncü karısı Stella ve annesi Gabrielle ile Florida’daki aile evinde yaşamaktaydı. Ne yazık ki ‘yolda’ değildi; çoktan evine ve dinine dönmüş, yapıp ettiklerine de sırt çevirmişti. “Tuhaf, çılgın, katolik ve mistik bir yazar”, onun hakkında en çok bilinen tanımlamalardandı.

Fransızlar, Kızılderililer ve kâşiflerden oluşan bir ailenin oğlu olarak doğan Jack, ancak futbol oynamak ve arkadaşlarıyla takılmak için kütüphaneden çıkan bir öğrenciymiş. Okulu terk edip bir süre ticaret filosunda çalıştıktan sonra, 1943-50 yılları arasında 47 Amerikan eyaletini ve Meksika’yı otostopla dolaşmış; yedi yıllık bu yolculuk sonrası, ikinci romanı olan Yolda, “kesintisiz ve kendiliğinden”, üç haftada yazılıvermiş: “Şunlara bak. Kafalarında bir alay kaygı var, milleri sayıyorlar, bu gece nerde uyuyacaklarını, benzin için ne kadar para vermeleri gerektiğini, hava şartlarını, gitmek istedikleri yere nasıl gideceklerini düşünüyorlar. Halbuki nasıl olursa olsun varacaklar oraya, hep varırlar. Ama kaygılanmaları gerekir, sahte aciliyetler bularak falan zamana ihanet ederler, şüpheci ve şikayet etmeye hazırdırlar.”[3]

*

Clellon Holmes’un 1952’de çıkan Go isimli romanı genelde Beat akımının başlangıcı olarak kabul görür. Şair Lawrence Ferlinghetti’nin San Francisco’da City Lights kitabevini bir merkez üssüne dönüştürerek San Francisco Rönesansı’nı başlatması ise 1953’tedir. Allen Ginsberg’in Uluma’sının (Howl) basılmasıyla bütün dünya beatnikleri tanımaya başlar. Kerouac dışında Allen Ginsberg, Gregory Corso, Gary Synder, ‘hobo’* Neal Cassady, Lawrence Ferlinghetti, Michael McClure, Amiri Baraka ve William Burroughs gibi, Beat Kuşağı’nın bütün yazar ve şairleri, savaş sonrası Amerikan karşı-kültürünün; ruhlarını korumaya çalışan, baskıya direnen genç kuşağın isyanını aydınlatmışlardır.

Her ne kadar rock ikonlarına ve bilumum başka sanatçılara ilham kaynağı olsa da Jack Kerouac’ın edebiyatı caz müziğine tekabül eder. Zaten yazar da beş şiir kitabından biri olan Mexico City Blues’un girişinde, “bir Pazar öğledensonlarısnda uzun bir blues parçasını üfleyen bir caz şairi olarak değerlendirilmek” istediğini söyler.[4] Yaşamının gidişatı da sanki bir caz şarkısına benzemektedir. Daha ilk notalarından kendini belli eden, sonrasında art arda doğaçlamalarla doruklarda gezen ve sonra yine aynı temaya dönen, ama aslında baştakinden biraz daha farklı, belki biraz daha durgun, belki biraz daha hüzünlü bir şarkı. Ritim, doğaçlama ve ruh; evet, caz müziği, özellikle de be-bop. Charlie Parker, Dizzy Gillespie, Thelonius Monk ve Miles Davis’in muhteşem müziği be-bop.

“Görüyorum kıçlarını

Yaşlı adamların

Yuvarlanırken yavaşça

Kararmış dükkanlara.”[5]

Kerouac’ın kitaplarından yaptığı okumalar dışında (ki bu okumaların müzikle yüklü olduğunu unutmamak gerekir) enstrümanların eşlik ettiği metinleri de var. Bunlar, Pull My Daisy, Reads On The Road, Readings by Jack Kerouac on the Beat Generation, The Jack Kerouac Collection isimli albümlerde bir araya getirilmiş durumda ve bu kayıtlarda sayısız caz müzisyeninin yanı sıra David Amram ve Tom Waits’in isimleri öne çıkıyor.

             Bir de onun ölümünden sonra yapılan kayıtlar var. Bunların arasında herhalde en renklisi, bir ‘tribute’ (anısına saygı) niteliği de taşıyan 1997 tarihli Kerouac-Kicks Joy Darkness albümü. Yukarıda sayılan bazı şair ve yazarların dışında, Jeff Buckley, John Cale, Thurston Moore/Lee Ranaldo (Sonic Youth), Michael Stipe (R.E.M.), Joe Strummer (Clash), Eddie Vedder (Pearl Jam), Juliana Hatfield ve Morphine bu albümde ses ve sözleriyle yer alıyorlar.

Yolda’nın, oyuncu Johnny Depp’in olduğu kadar, Bob Dylan’ın da, ‘kertenkele kral’ Jim Morrison’ın da başucu kitabı olduğu biliniyor. Ama öte yandan, progressive müziğin kralı King Crimson’ın, Marillion’ın ya da bir zamanların sevilen pop grubu 10000 Maniacs’ın da beatnikler’e ithafen yaptıkları albümler/şarkılar var.

Yolda’nın Türkçe baskısının arka kapağında “Her şeye rağmen özgür, kutsal, soylu ve masum,” yazıyor. Kitap çıkalı 50 yıldan fazla oldu. Yarını düşünmeden ama zamanın farkında, hesapsızca ve her türlü bedele açık olarak, yaşamın “yolda” olduğunu bilerek yaşamanın özgürlüğü elbette çekici, çünkü bugünün dünyasında bunu becerebilmek hiç kolay değil.

“Öylece ölüp gidemeyiz; insanın en azından şarap ve şiire ihtiyacı var” demişti Kerouac: “Benim adam dediklerim sadece çılgınlardır; yaşama çılgınları, konuşma çılgınları, çok şey isteyen, hiç esnemeyen, beylik laflar etmeyen tipler, yıldızların arasında örümcekler çizerek patlayan ve en ortalarındaki mavi ışığı görenlere ‘vay canına’ dedirten o muhteşem sarı maytaplara benzettiğim kişiler.”

*

Kerouac’dan daha uzun yaşadığından ve elbette, kuşaklar boyu süren etkisinden ötürü, Disposable Heroes of Hiphoprisy gibi politik hip-hop gruplarından tutun da grunge efsanesi Kurt Cobain’e kadar geniş bir müzik coğrafyasından isimlerle kayıtlar yapabilen ünlü yazar William S. Burroughs (ya da Yolda’daki ismiyle Old Bull Lee) ise, edebiyatçı olarak Kerouac’ı yerden yere vuran Melvin W. Askew’un tam karşıtı bir düşünceye sahip: “Kerouac bir yazardı. Yani, o yazardı. Kendine yazar diyen ve kitaplarının üstünde isimleri olan birçok kişi aslında yazar değiller ve yazamıyorlar -boğayla çarpışan bir matador ile boğanın olmadığı yerde hareket çeken bir soytarı arasındaki fark-. Yazar ya ‘orada’ olmuştur ya da onun hakkında yazamaz. Bazen, Fitzgerald ve Kerouac’in durumu gibi, bir yazarın yarattığı etki çok doğrudandır, sanki koca bir kuşak yazılmayı bekliyormuş gibi.”

Jack Kerouac’ın Lonesome Traveller romanının (Yalnız Gezgin) kapak çiziminde bir daktilo var: Q klavye. Daktiloya takılı rulo kağıt kum tepelerini aşarak uzayıp gidiyor. Kenarlarda Los Angeles, New York, Meksika, Paris, Fas ve Londra’yı temsil eden tanıdık görüntüler; daktilonun yanıbaşında kahve dolu bir fincan; yarısı boşalmış bir Jack Daniels şişesi; bir Chesterfield, yumuşak paket, klasik; bir tablada yanan sigara ve klavyenin üzerinde Kerouac’ın elleri. Ufukta, çöl gibi bir sarı zeminin sonunda masmavi, bulutsuz bir gökyüzü... Beat edebiyatı: akıp giden yaşamın kelimelere dökülen müziği.


*Bu yazının daha uzun hali, Şarkıdaki Şiir kitabımın içinde yer almaktadır. 
(Şarkıdaki Şiir: 20. Yüzyılda Popüler Müziğin Edebi Yüzü, 2014, İstanbul: İletişim Yayınları)

[1] Melvin W. Askew, “Arayışlar, Arabalar ve Kerouac”, Çalıntı Dergisi 8-9, 1993.

[2] Jack Kerouac, Yolda, çev. Güzin Özkan, Ferruh Armutçuoğlu, İstanbul: Kıyı Yayınları, 1993.

[3] Jack Kerouac, Yolda, çev. Güzin Özkan, Ferruh Armutçuoğlu, İstanbul: Kıyı Yayınları, 1993.

* hobo: gerekmedikçe çalışmayan, yersiz yurtsuz, gezgin, aylak kişi.

[4] Jack Kerouac, Mexico City Blues: 242 Choruses, Grove Press, 1994.

[5] Jack Kerouac, ‘San Francisco Blues,’ Book of Blues, New York: Penguin Boks, 1995.

No comments:

Kuyan-Bulak Halı Dokumacıları Lenin'i Onurlandırıyor

Sık sık ve cömertçe onurlandırılır Yoldaş Lenin. Büstleri vardır ve heykelleri. Kentlere ve çocuklara verilir onun ismi. Konuşmalar yapılır ...